Fakültemizde Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün Tarafından “Modern Dünyada Dini Yeniden Konumlandırmak” Adlı Konferans Gerçekleşti

Fakültemizde Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün Tarafından “Modern Dünyada Dini Yeniden Konumlandırmak” Adlı Konferans Gerçekleşti

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün Fakültemizde “Modern Dünyada Dini Yeniden Konumlandırmak” adlı bir konferans gerçekleştirdi. Yoğun ilgi gören konferansın ardından öğrencilerimizle buluşan konuğumuz söyleşi ve imza programına katıldı.

Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün konferansında şu sözlere yer verdi:

● Modernlik ve genç modernlik dediğimiz sosyoloji, kullanılan iki kavram. Yani modernliği kaçırıp da sonradan fark edilmeye çalışan ülkelerin durumuna da geç modernlik deniyor.  Bir modern bir ülke, modernliği yaratan o tartışmaların bir parçası olamadı. Bu şu anlama geliyor. Bunu bugün için de çok önemsiyorum ben. Teolojiyle ilgili olanlar kültür. Teolojisi diye diğer disiplini çok iyidirler kültür teolojisi. Batıdaki gelişmenin kaynağı tartışılırken, şimdi hep atlanır. Batıda değişimi ve dönüşümü yaratan dini bir arka plan olmadı. Kültürel arka plan bakarsanız yani Fransız devrimi yaratan ifadeler: Eşitlik, özgürlük ve kardeşlik yahut dayanışma, 3 şahane kavram.

● Toplumu değiştiren, dönüştüren temel ögeler aslında dini olmadan önce kültüreldir. Dolayısıyla kültür dokusuna hitap etmeden önce dini söyleminizi etkin kılmanızın imkânı yok. 

● Modern dünyada dini yeniden konumlandırmak başlığımız ya modern dünyada din nasıl konumlandıracağız? Ahlaki bir içerikle mi konumlandıracağız. Kültürel bir içerikle mi konumlandıracağız yoksa. Benim iddiam bu post metafizik kavramından hareket ederek dinin kamusal alanlara indirmeniz lazım. Muhammed İkbal, 3 kültürel ögeyi tevhidin yelpazesinin açılmış hali; fonksiyonel iş gören, tarihin akışına yön veren bir unsur olarak yorumluyor. 

● İnsanlık son dört yüz yıldır Aydınlanma, modernlik, sekülerlik gibi üst-anlatıların yönettiği bir süreçten geçmektedir. İnsanlık adına elde edilen kazanımların yanı sıra bu dönemde sömürgeleştirmeler, iç savaşlar, dünya savaşları kısaca insanı hayal edilebilecek bütün trajedilerin kucağına iten olaylar hiç eksik olmadı. Modernizmin ve sekülerizmin vadettikleri ile gerçekleşenler arasındaki büyük mesafe bugün postmodernizm, postsekülerizm, postkolonyalizm adları altında bu dönemin yarattığı hayal kırıklıklarıdır. 

● Modernizmin ve sekülerizmin öngörülerinden biri, dinin hem kişinin yaşamından hem de kamusal alandan elini eteğini çekeceği yönündeydi. Ama moderniteyle birlikte uzunca bir süre toplumun (kamusal alanın) çeperlerine itildiği düşünülen din, bugün siyasetin küresel çapta kendini gittikçe ırk, ulus, din gibi üst-yapılara dayandırmasıyla kurulan denklemlerde yeniden yerini aldı ve kurum ve kurallarıyla daha görünür hale geldi. Bu görünürlükle birlikte son derece modern ve seküler küreselleşme hareketinin ortasında insanlığın geleceğine dair projeksiyonlarda dinin tutacağı yer tartışılmaya, anlamı ve yaşama uygunluğu sorgulanmaya başlandı.

● Kant, Allah yeryüzüne ahlak olarak iner kendini gösterir. Böylece Allah’ın varlığının tek bir kanıtı olur diyor. Ahlaklı insanlar tanrının varlığın kanıtıdır. Bir millet niye en fazla ihtiyaç duyuyorsa Allah o şekilde tecelli eder. Eğer yeryüzünde adalet yoksa Allah henüz adil olarak geçerliliği yok yani, Bu Allah’ın tecellisi ile alakalı değil. Mesele onu tecelli ettirecek olan insanın kendisidir. 

● Üç büyük dinden Hristiyanlığın ana kavramı Sevgi, Yahudiliğin adalet, göze, göz, dişe diş Tevrat’ın anahtar kavramıdır. İslam’ın ise anahtar kavramı merhamettir. Kur’an, merhametli bir toplum inşa etmeye çalışıyor.

● Davud el-Kayseri’yi anmış olalım diyor ki; Allah’ın 99 isminin bir tane imamesi vardır o imame koparsa o 99 tesbih olmaktan çıkar boncuk gibi dağılır, tesbih olmaz. O imame Allah’ın Rahim ismidir. Allah rahim olarak azizdir. Allah rahim olarak adildir. Allah rahim ismini sıfatların önüne koymanız gerekir. 

● Modern dünyada dinin etkin bir konumunu oluşturmak için merhamete dayalı etkin bir din dili oluşturmamız gerekir.

● İnsan kararlarında her şart altında ‘maksimum fayda’dan hareket eder. Maddi-manevi, insan kendisi için daha iyi şartlar vadedeni seçer. Bugünün dünyasında kapitalizmin varlığını sağlayan da bu ‘fayda’dır. Din şu ya da bu şekilde sosyal bir kapitaldir/sermayedir; ve sağladığı faydaya göre değerlendirilmektedir. Daha iyiye, daha doğruya ve daha estet olana doğru akan ilerlemeci bir tarih vardır. İnsan onuru bu akışın belirleyenidir; akışın nihai hedefi ise insanın yetkinliği ve özgürlüğüdür. Din bu yetkinliğe ve özgürlüğe hizmet ettiği sürece kendi varlığının devamını da garanti altına alır. Aksi takdirde tarihin dışına itilmesi mukadder hâle gelir. Bu etkinliğin sağlanabilmesi için, “iyi”, “kötü” gibi metafizik kavramlar içkin metafizikle yeryüzüne indirilmeli ve ‘adalet’, ‘zulüm’ gibi failleri belli gerçek kavramlara dönüştürülmelidir. Böylece hak, hukuk, sorumluluk, hesap verebilirlik gibi kavramlara yaşam alanı açılmalı; zaman ötesi olan (spiritüel) ile zamanlıyı (seküler) mutlak kopukluktan kurtarıp irtibatlandıran yeni bir ruh hayat bulmalıdır.




HIZLI ERİŞİM

instagram Youtube Twitter Facebook
Bayrak